Topraklarımızı 11 milyon fidanla buluşturma projesi, gerçekten her övgüye değer bir girişim. Keşke daha önce akıl edilse ve ormanlarımızdaki çok büyük tahribatın bir miktar da olsa önüne geçilebilseydi…
Ama olsun, geç veya erken iyi bir işe girişilmiş. Doğru bir iş yapılmış. 15 yıldan fazladır ki, doğruya hasretiz. Yanlışla yaşamaktan, aldanmaktan ve aldatılmaktan çok çektik. Bari yıllar sonra kavuştuğumuz tek doğrunun kıymetini bilelim.
Yıllarca ağaç seferberliği için uğraştım. Hatta devlette görevliyken "bir dikili ağacım olsun" kampanyasını başlattım. Rahmetli Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile Marmaris’te halkın ve öğrencilerin de katılımıyla binlerce fidan diktik. Bugün o fidanların yerinde yeller esiyor. Demem o ki, ekmek iyi de bakmak ve büyütmek daha da önemli.
Eskiden hatıra ormanları vardı. Dileyene Orman Genel Müdürlüğü yer gösterir, binlerce fidanın dikimine imkan sağlardı. Kurumlar, okullar, varlıklı insanlar çok sayıda hatıra ormanı yaratmışlardı. Şimdi gidin bakın o yerlere, bazılarının sadece silik tabelaları duruyor. Fidan midan hak getire..
Gösteriş tarafımız güçlüdür bizim. Dostlar alışverişte görsün der, koşarız her kampanyaya. Ama gerisini getiremeyiz bir türlü. Diktiğimiz fidanları keçi mi yemiş, yol mu geçmiş üzerinden, istimlak mı etmişler dikim yerlerini, onlara aldırmaz kafa yormayız.
Belki 50 yıldır yazar çizerim, her iktidara proje götürürüm, ormanların korunması ve geliştirilmesi konusunda yol gösteririm. Görevim değil ama, bir çevreci olarak, ülkesini seven bir insan olarak üşenmeden didinir, dilimde tüy bitiririm. Bizim bürokratların ve özellikle ormancıların çok kötü bir huyu vardır. Kendilerinden gelmeyen hiçbir teklifi ciddiye almazlar, hatta dönüp bakmazlar bile. Bunu yıllarca gazeteciliğimde de, üst düzey devlet görevinde de çok yakından gözlemledim. Bir örnek olsun diye anlatayım.
Geçmişte, doğumumuzdan ölümümüze kadar hayatımızın her önemli etabında birer fidan dikmemizi sağlayacak bir proje hazırladım. Doğduğumuzda, ilk-orta-lise ve üniversiteye kaydolduğumuzda ve mezuniyetimizde, askere gidişimizde ve terhisimizde, evlendiğimizde ve çocuk sahibi olduğumuzda birer fidan dikecek ve belgelerini alacaktık. Böylece her Türk yurttaşı yaşamı boyunca 12-14 fidanı, Orman Teşkilatının belirlediği yerlere dikmiş olacaktı. Bu basit proje gerçekleşebilseydi eğer, orman varlığımız çok artacak, ağaçlanmamış yerimiz kalmayacak ve yemyeşil bir ülkeye sahip olacaktık. Ama olmadı işte. Bizim bürokratlara yeni bir iş yüklediniz mi sonuç alabilmek, olmayacak duaya amin demekle eşdeğerdedir.
Yine yangın alanlarının hemen düzeltilerek fidan ekilmesinin yararlarını belirten projeler hazırladım. Ben Orman Mühendisi yada teknikeri filan değilim. Ormanda yaşayan, yıllarını orman içi köylerde geçiren, bu nedenle tahribatları yakından gözlemleyen doğa aşığı bir yurttaşım. Bu proje de iltifat görmedi; öyle olunca yanan alanlar ya kaçak yapılaşmaya açık tutuldu yada kontrolsüzlük nedeniyle yarı tarım alanlarına dönüştü. Örnek ararsanız, en çarpıcılarına Ege civarında ve köylerinde rastlarsınız. Gerçi her yerde vardır örnekleri ama, en çarpıcıları Ege’dedir.
Durun daha bitmedi. Eskiden bizim gençliğimizde öğrenciler için harika orman kampları vardı. Okulları tatil olduğunda onbinlerce çocuğumuz 15’er günlük devreler halinde bu kamplara gider, doğayla ve ormanla tanışır, bu konudaki gerekli bilgileri alarak, hayatına bir tabiat sevdalısı olarak devam ederdi. Şimdi böyle kamplarımız yok. O kampları yönetecek kişileri bile yetiştiremiyoruz artık. Oysa böyle kamplar yeniden açılsa, tatilini sokaklarda geçirmek zorunda kalan dar gelirli ailelerimizin çocukları, hem doğayla arkadaş olur, spor yapar, denize girer, hem de faydalı öğretilerle geçirirlerdi zamanlarını. Her güzel şeyi yok ettiğimiz gibi, bu imkanları da yok ettik. Tıpkı dünyanın örnek aldığı Çevre İzcileri projemizi de yok ettiğimiz gibi…
Neyse, "eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı" dediğinizi duyar gibiyim. Onun için 11 milyondan fazla fidanın dikildiği son kampanyaya döneyim ben yine. Dikkat edin, küçük fidanları keçiler yiyebilir. Ormanın yaptığı ağaçlandırmalarda çok gördük bunu. Onun için her tedbiri almak ve dikim alanlarını çok sık kontrol etmek ve keçileri bu alanlara sokmayacak ciddi çalışmalar yapmak lazım. Yapmazsak, ormanlarımızı değil keçilerimizi güçlendiririz. Bunu bir mizah olarak almayın sakın. Gerçekten keçileri semirtiriz.
Aslında orman konusunda yazılacak çok şey var ama, şimdilik bu güzel kampanyaya zarar vermemek lazım. Çünkü 17 yıldır inanılmaz doğa tahribatı yaşıyoruz. Maden ruhsatlarıyla delik deşik ettiğimiz ormanlarımız yüreğimizi yakıp duruyor. Altın arama şirketlerine verdiğimiz izinler sonucu yüzbinlerce değerli ağacımız kökünden kesildi. Yargı izinleri peşpeşe iptal ediyor ama, kesilen o koca koca değerli ağaçları geri getirebilmek mümkün değil ki…
Neyse, inşallah bu son kampanya hedefine gider de, kaybettiğimiz ormanlık alanlarımızı yeniden yeşertebiliriz. Belki 20-belki 30-belki de 50 sene sonra…
http://www.bursaarena.com.tr/dikkat-keciler-yemesin-makale,3784.html
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.